Bayramımız Bayram, Haccımız Hac..!

“Eğer yürüdüğünüz yolda güçlük ve engel yoksa, Bilin ki o yol sizi bir yere ulaştırmaz” (Bernard Shaw)

Bayramımız Bayram,  Haccımız Hac..!

Bir Kurban Bayramı’nı daha idrak ettik elhamdülillah… Allah Teâlâ’ya sonsuz hamdü senalar olsun… Cenab-ı Hak Bayramımızı ve kurbanlarımızı kabul buyursun inşallah… Ne var ki İslam ülkeleri bu sene de ayni günde bayram yapamamanın üzüntüsünü yaşadılar. Günümüzde, dünyada 50’den fazla İslam ülkesi bulunmaktadır. Nüfusunun yarıdan fazlası Müslüman olan veya nüfusu içindeki en kalabalık dini topluluğu Müslümanların oluşturduğu ülkeye; İslam Ülkesi deniliyor. Türkiye, Makedonya ve Arnavutluk 25 Ekim Perşembe, Suudi Arabistan başta olmak üzere İslam ülkelerinin çoğu 26 Ekim Cuma, Pakistan, Hindistan, Bangladeş ise 27 Ekim Cumartesi günü Kurban Bayramı’nı idrak ve ihya ettiler. Ne kadar garip ki Kosova daha önce 25 Ekim olarak ilan ettiği Bayramın 1.gününü daha sonra 26 Ekim olarak değiştiriyor! Bilindiği üzere, Ramazan ayının başlangıcı ve dini bayramlar hicri takvime göre belirlenmektedir. Dolayısıyla Kurban Bayramı günü de Zilhicce ayının girişinin gözetlenmesi (ru’yet) ile tespit edilmektedir. Bu itibarla bayram günleri en az 10 gün önce biliniyor ve ilan ediliyor. Nitekim Diyanet İşleri Başkanlığı, (yapılan ilmi ve teknik incelemeler neticesinde) Zilhicce ayının ilk gününün 16 Ekim 2012 Salı; Kurban bayramının ilk günü ise 25 Ekim 2012 Perşembe günü olduğunu 18 Ekim 2012 tarihinde ilan etmişti. Türkiye’nin tespit ettiği tarih mi doğru, Suudi Arabistan’ın ki mi? İslam Ülkelerinin farklı günlerde bayram yapmaları yıllardır tartışma ve ihtilaf mevzuu olmaktadır. İlk bakışta tereddütte haklılık payı var gibi görülüyor!.. Şayet Türkiye’nin tespit ettiği Bayram tarihi (25 Ekim) doğru ise; bir gün sonra Bayram yapan Suudi Arabistan’da Hacılarımızın hacları tehlikeye mi girmiş oluyor? Zira Haccın şartlarında biri de Arefe günü Arafat’ta bulunmaktır. Türkiye’de arefe günü Çarşamba iken, Hacılarımız Perşembe günü Arafat’a çıkmış bulunuyorlar! Yok, Suudi Arabistan’ın tespit ettiği Bayram tarihi (26 Ekim) doğru ise; bir gün önce Türkiye’de kılınan Bayram Namazı ve kesilen Kurbanların (vakit girmeden eda edildiği için) kabul olunmama durumu var mıdır? Farklı günlerde Bayram yapmak üzüntü verici olmakla beraber tereddüt içinde bulunan Müslüman kardeşlerimizin müsterih olmalarına katkı sağlayacağı ümidiyle, değerli ilim ehli, sahasında uzman Hocalarımızın görüşlerini paylaşmak istiyorum: Samimiyetine ve ilmi otoritesine güvendiğimiz Sayın Diyanet İşleri Başkanı Mehmed Görmez Hocamız, Mekke-i Mükerreme’de yaptığı basın toplantısında mes’eleyi şöyle özetliyor: "Birkaç gündür Balkanlar'daki bütün müftülerle konuşuyorum, çünkü bu konu orada büyük bir ihtilafa, bölünmelere yol açıyor. Türkiye'ye göre mi yapalım, Suudi Arabistan'a göre mi yapalım diye bir ihtilafın içine sokmak elbette doğru değildir. Dolayısıyla biz 79'da aldığımız kararı uygulamak istiyoruz. Bana sorulan soru şu, madem Türkiye'de bir gün önce, peki Diyanet İşleri Başkanımız, yetkililer nasıl aynı günde Arafat'ta olabiliyorlar. Çok haklı bir soru. Bunun için de, özellikle diğer üç mezhebin görüşünü dikkate alarak, farklı bölgelerde hilalin doğuşunu illa kendi coğrafyasında görmeyi esas almak diye bir kural daha var. Bu kural da uygulanabiliyor.Bu kural uygulandığında, Türkiye'deki uygulama da doğrudur, buradaki uygulama da doğrudur. Ama biz daha büyük bir doğruda ısrarcıyız. Nedir o? Bütün İslam dünyasının aynı gün bayram yapması, aynı sevinci birlikte paylaşması. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 1979'da, bu konuyu müzakere etmek üzere İslam dünyasını İstanbul'da topladı. İstanbul'da şu karara varılmıştır: Dünyanın herhangi bir noktasında hilal görüldüğü zaman, eğer bizim coğrafyamızda imsak vakti girmemişse, o takdirde ertesi günün hilalini birlikte idrak etmiş oluruz ve birlikte de o ayın hicri ayın başlangıcına birlikte girmiş olarak karar verilmiştir. Ama sonra üzülerek söyleyeyim ki, bu karardan vazgeçilmiştir. Bu karara uyulmamıştır. Öncelikle şunu ifade edeyim, şahsen ben bir mümin, müslüman olarak ve bir Diyanet İşleri Başkanı olarak, bir hadis hocası olarak bu toplantılarımızda, bu araştırmalarımızda, bizim yanlış yaptığımıza dair en küçük bir işaret ve ima görseydim, bayramları ilan etme yetkisi kanunen Kandilli Rasathanesi'ne verildiği halde, Diyanet İşleri Başkanı olarak ve Başkanlığı olarak arkadaşlarımızla ve Din İşleri Yüksek Kurulumuzla birlikte bunu halkımızla paylaşmaktan hiç çekinmezdik. Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı da diyor ki: Her Müslüman, Ramazan ayının başlangıcı ve dinî bayramların hangi günlerde olacağı konusunda,  bulunduğu yerdeki uygulamaya tabi olur. Dolayısı ile hem Türkiye’deki, hem de Suudi Arabistan’daki vatandaşlarımızın, hac ve kurban ibadetleri konusunda her hangi bir tereddüde düşmelerine mahal yoktur.” Fıkıh sahasında uzmanlığı herkesçe kabul edilen Sayın Hayrettin Karaman Hocamızın bu mevzudaki değerlendirmesi ise:  “Diyanet İşleri Başkanlığı'nın öncülüğünde yıllar önce yapılan ve birçok İslam ülkesinden astronomi ve fıkıh uzmanlarının katıldığı ilmi toplantıda, hilalin görülmesine bağlı dini günler ve bayramlar için bazı kriterler tespit edildi ve bunların altına, Suûdîler dahil bütün katılanlar imza attılar. Bu kriterlere göre 'artık dünyanın her yerinde Müslümanlar bulunduğu için hilalin herhangi bir yerde görülebilir olması, bütün İslam ülkelerinde görülmüş sayılacaktır. Her coğrafya kendi ufkundan görmeye değil, dünyanın bir yerinden görülmeye (görülebilir olmaya) itibar edecek ve oruca aynı gün başlanacak, bayramlar aynı gün yapılacaktır. Günümüzde ayın hareketini ve herhangi bir yerden görülebilir olmasını kesin olarak hesaplamak mümkün hale geldiğinden artık -gözle görme yerine- görülebilir olmanın hesaplanması ve önceden tespiti esas alınacaktır'. Bu karara imza attıkları halde uymayan ülkeler, kendi gözlemlerine ve/veya ufuklarına itibar ediyorlar; farklılık işte bu sebeplerden doğuyor. Peki, bu işe fıkıh (din, şeriat) ne diyor? Fıkıhta (ictihalarda) hesaba itibar edenler var, etmeyenler var. Farklı ufuklara itibar edip her bölge kendi ufkuna göre hareket etsin diyenler var, bir yerde görülünce her yerde bayram yapılsın diyenler var. Bunların tamamı amel edilebilir ictihalardır. Gönül ister ki, bütün dünyada bayramın aynı güne denk gelmesini sağlayan ictihad tercih edilsin ve birlik sağlansın. Ama bu olmadı diye kıyamet de kopmasın; bayramın iki farklı günde yapılmasının hem fıkıhta hem de tarihte yeri vardır.” (Yeni Şafak gazetesi, Hayrettin Karaman 25.10.2012 tarihli “iki günde bir bayram” makalesi) Değerli hocalarımızın değerlendirmelerine inanmakla beraber, sormak gerekmez mi? 1-    İslam dini; tevhit dini, birlik dini olduğu halde, bir bayram tarihinde ittifak edemeyen Müslümanlar hangi sahada, nasıl ittifak edecekler? 2-    Türkiye’nin tarihi doğru ise (ki doğru olduğuna inanıyoruz) Türkiye’deki Astronomi ve din âlimleri kadar diğer 50’ye yakın İslam Ülkesinde ilim ehli yok mudur? 3-    Diyanet İşleri Başkanlığının 1-1,5 yıl evvel bastırdığı takvimlerde yazılı bayram ve sair dini gün tarihlerinin ru’yet (hilalin gözetlenmesi) akabinde değişme ihtimali, bu kararlarda etkili olabilir mi? 4-    İslam Konferansı Teşkilatının (İslam İşbirliği Teşkilatı) bu sahada hiçbir katkısı olamıyorsa, bu teşkilatın nerede, neye, nasıl faydası oluyor? 5-    Müslümanlar her krizin sebebi olarak veya her başarısızlıklarının arkasında; Siyonizmi, emperyalizmi, dış güçleri gösterirler. Burada da aynı mazeret mi geçerlidir? 6-    Türkiye’de iktidarın her icraatına muhalefet etmeyi parti politikası gören muhalefet partileri (özellikle CHP) bu mes’elede niçin seslerini yükseltmezler? Yoksa burada siyasi bir rant görmüyorlar mı? Önümüzdeki yıllarda bütün İslam Ülkelerinin aynı günde Ramazan ve Bayram yapacakları ümidiyle, Kurbanlarınız ve dualarınız kabul, Haccınız mebrur (şartlarına uygun olarak ihlâs ile yapılan, kabul olunmuş hac) olsun! “Ne gelirse başımıza Hakk'tandır; fakat geliş sebebi, Hakk'tan ayrılmaktandır.(NFK) Vesselam… 28.10.2012    

www.giresunaktuel.com’da yazı…

YORUMLAR
Site İçinde Ara

Haftanın Sözü

“Aslan köpeklere baş olursa, köpeklerin her biri kendi karşısındakine aslan kesilir. Eğer aslanlara köpek baş olursa, o aslanların hepsi köpek olur.” (Yusuf Has Hacip)

Namaz Vakitleri
Giresun Hava Durumu
GİRESUN