“Gezi” Eylemlerinin Mesajları!..

“Hüner sahipleri, cefa gördükleri halde muhabbet gösterirler.” (Şeyh Sadi)

“Gezi” eylemlerinin mesajları!..

Taksim Gezi parkı eylemleri Türkiye’nin değil dünyanın gündemini değiştirdi. Demek ki Türkiye yabancılar için çok önemliymiş! Zamanlama da dikkat çekici;  tam da 3. Boğaz Köprüsü’nün temelinin atıldığı, 3. Havaalanı ve nükleer santral ihalesinin yapıldığı, IMF'ye olan borcun sıfırlandığı, terörle mücadelede çözüm sürecinde PKK’lıların yurt dışına çekilmeye başladıkları, topyekun milletçe bayram hazırlığında olunduğu bir anda, adeta Milletimize bayram sevincini yaşatmamak için  düğmeye basılıyor!... Bunun ilk provası Aralık 2012’de yapılmıştı: ODTÜ’deki eylemler!.. Türkiye'nin TÜBİTAK kaynaklarıyla gerçekleştirilen ilk Milli yer gözlem uydusu Göktürk-2’nin uzaya fırlatılmasının mutluluk heyecanını millete yaşatmak istememişlerdi! İdarenin icraatlarını eleştirmek, farklı taleplerde bulunmak için protesto eylemlerinde bulunmak; demokratik sistemlerin işlediğinin göstergeleridir. Eylemler ilk gün belki iyi niyetle başlamış olabilir… Gerçekten eylemciler arasında iyi niyetli kişiler de olabilir. Ancak yaşanan yakıp, yıkmalı protesto eylemlerini; iyi niyetle, demokrasi ile izah etmek mümkün değil!.. Başbakan eylemlerin arkasında faiz lobilerinin olduğunu söylüyor! Taksim platform temsilcilerinin talepleri arasında Kanal İstanbul, 3. Boğaz köprüsü, 3. Havaalanı projelerinin de bulunması, eylemin arkasındaki gizli elleri de ifşa etmiyor değil! Eylemciler ve destekçileri, zamanlama hatası yaptılar!.. Geçmişte bu tür eylemler, hükümetler (koalisyonlar) zayıfladığı anda, gidişi hızlandırmak için yapılırdı! Hükümet henüz güç kaybetmemişken, eylemlere destek veren iş adamları yanlış zamanda ve yanlış yerde durmuşlardır. İş adamları açısından; basiretli iş adımı duruşu olmamıştır! Bugün Türkiye 10 yıllık Ak Parti iktidarı döneminde, ekonomisiyle, askeri ve siyasi yapısıyla, yargı ve sair kurumlarıyla öyle bir seviyeye geldi ki, artık 27 Mayıslarla, 28 Şubatlarla mukayese etmek mümkün değildir. Geçmişte, bir Anayasa kitapçığı fırlatılmakla, Genelkurmay Başkanının bir mesajıyla borsa tepetakla oluyordu! On gündür devam eden (77 ildeki) sokak eylemlerine rağmen, piyasalarda ciddi bir kriz hissedilmiyor elhamdülillah. Bu, Türkiye’nin ekonomik ve siyasi güçlülüğünün işaretidir. Bir açıdan bu eylemler Türkiye’nin ve Hükümetin gücünün test edilmesine vesile olmuştur. “Gezi” eylemlerinin bilançosu… Resmi açıklamalara göre eylemlerin toplam faturasının 70 milyon lira olduğu ifade ediliyor. Peki, bu zararı kimler tazmin edecek? Bir babanın evladı birinin camını kırsa, parasını babasından tahsil ediyorsunuz! Bir vatandaş arabasıyla elektrik direğine çarpsa, “kaza olmuş, geçmiş olsun” demiyor, direğin parasını kaza yapandan istiyorsunuz! Bu tür eylemlerde, yakarak-yıkarak zarar verenlerden verdikleri zararın tazmini (kendilerinden, ailelerinden) istenilse/istenebilse acaba zarar bilançosu bu kadar yüksek olur mu? Müeyyidenin olmadığı yerde disiplin olmaz! Nitekim olmuyor da. Polis orantısız güç mü kullandı?.. Hedefte polisler var… Malum kesim polisin varlığından rahatsız! Demek ki polis, malum kesimi rahatsız(!) ettiğine göre iyi hizmet veriyor. Polis orantısız güç kullanıyormuş! Orantılı güç nasıl olmalı? Taş atan eylemcilere taş mı atmalı? Elinde bıçak sallayan eylemcilere bıçakla mı yaklaşmalı? Hakaret eden, küfreden eylemciye aynı dili kullanırsa orantılı davranmış olur mu? Veya polis nasıl hareket ederse, orantılı davranmış olur? Kaldı ki usulsüz ve kanunsuz davranan veya böyle bir görüntü veren memurları da kimse savunmuyor. Zaten bu iddialar hakkında da soruşturma açılmış. Ancak mesai mefhumu gözetmeksizin (24 saat) ayakta milletine hizmet için nöbet tutan ve mücadele eden polislerin, yüzleri maskeli provokatörlerin “demokratik hakları(!)” kadar hakları yok mu? Etrafı savaş alanına döndüren provokatör eylemcilere tek eleştiri getirmeden (hatta gözlerinden öperek) destek veren siyasetçilerin, polislerin haklarını koruma ve savunma sorumluğu yok mudur? Polis camiasında o siyasi partilere gönül ve rey verenler yok mudur? Bu tür söylemler en azındankendilerine rey ve gönül verenleri rahatsız etmez mi? Netice itibariyle Hükümet ve Ak Parti yetkilileri,  manen rencide edilmiş olan polis camiasını ve ailelerini onura ve motife edecek hamleler yapmalıdır. Liderlerin tutumu… Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah GÜL  süreci iyi idare etmiştir. Bugün gelinen noktada payı büyük olmuştur. MHP Genel Başkanı Sayın BAHÇELİnin eylemin ilk günlerindeki tutumu takdir-e şayan idi. BDP’lilerin (bu süreçteki) hakkını da teslim etmek gerekir. Gerekçesi isterse barış sürecine zarar vermemek olsun! Belki tabanları meydanlarda idi.  Ama tavanın olumlu mesajlarını küçümsememek gerekir. Başbakanın “%50’yi zor tutuyorum” mesajını da doğru okumak lazım. Sayın Başbakan bu mesajı ile kendini seven ve destekleyen seçmenlerinin sokağa çıkmasının (eylemcilerle çatışmasının) önünü kesmiştir! Nitekim Başbakanın İstanbul ve Ankara’da havalimanlarında 100 bine yakın sevenleriyle karşılanması bu sözün ehemmiyetini göstermiştir. CHP’nin eyleme desteği… CHP ilk günlerde genel başkanlık seviyesinde eylemlere destek verdi. Türkiye genelindeki eylemlerde teşkilat üyeleriyle ve çoğu belediye başkanlarıyla (marjinal illegal gruplar arasında)  birlikte hareket ettiği görüldü. Yakılıp yıkılmalardan, nice tahribatlardan sonra sağduyu mesajları gelmeye başladı! Belki de umduklarını bulamadılar. Arzu ettikleri halkın desteği provokatörler arasında olmadı! İşte, Sayın KILIÇDAROĞLUnun ser levhalık veciz(!) İfadesi:“Gezi eylemlerinde bizim hiçbir rolümüz yoktur. O alandaki gençlerin hepsinin gözlerinden öpüyor ve selam gönderiyorum. Onlar karıncaya bile zarar vermeyecek gençlerdir. Kılıçdaroğlu’nun ifadeleri; kapitalizmin tarifi için geçmişte kullanılan “Amerika kişinin evini yakar, sonra itfaiye gönderip söndürür. Kişi yakanı görmez, söndüreni görür! “Hay Allah razı olsun diye dua eder” hikâyesini hatırlatıyor! Giresun Belediye Başkanı protestocuların arasında!.. Bir siyasi parti başkanı ve teşkilat üyeleri bir protesto eylemi içinde yer alabilir! Fakat bir belediye başkanının böyle bir eylemde yer alması hoş karşılanmaz. Başkan (bu tür eylemlerde) taraf olamaz, olmamalıdır! Hatta (Kerim AKSU gibi) sadece kendi partisinin reyleriyle değil de, diğer partililerin reyleriyle koltuğa oturmuş başkanlar bu hususu daha da dikkat etmelidir! Gezi eylemlerinin ilk başlangıç bahanesi üç-beş ağacın sökülmesi ise, Sayın Kerim Aksu’ya sormazlar mı “Sayın Başkan, Giresun Atapark düzenlenmesinde ne kadar ağaç kestiniz? Kesilen ağaçların yerine nerede, ne kadar ağaç diktiniz? Sosyal Medyanın gücü… Dünün fısıltı gazetesinin yerini günümüzde sosyal medya (Facebook ve Twitter) almış bulunuyor. 27 Mayıs İhtilalinde fısıltı gazetesinin abartılı yanlış haberlerinin büyük rol oynadığı biliniyor. Darbe severler bugün aynı taktiği sosyal medya vasıtası ile uygulamak istiyorlar. Halkı cebir ve şiddet kullanmaya, suç işlemeye, kin ve düşmanlığa ve kanunlara uymamayaaçıkça ve alenen tahrik etmek, kışkırtmak, halkın huzur ve sükûnunu, kamu barışı ve güvenliğini tehlikeye düşürmek TCK’ye göre suçtur. Muhtemelen önümüzdeki günlerde sosyal medyadaki yalan haberlerle ilgili soruşturmalara şahit olacağız demektir! Hükümet karşıtı güçlere karşı elbirliği olunmalı… Mesele Ak Parti karşıtlığı değil, Hükümet karşıtlığıdır. Hatta Erdoğan hazımsızlığıdır. Tuzağa düşmemek gerekir. Muhalif gruplar saflarını sıklaştırırken, eleştirilirde objektifliği bırakıp yanlış ve tahrik edici abartılı haberlerle toplumu yönlendirmeye çalışırlarken… ·         Ak Parti ve MHP geleceğin inşası için elbirliği ve işbirliğine gitmelidir. Her iki parti, parti tabanını karşı karşıya getirecek tahrik edici üslubu terk etmelidirler. ·         Ak Parti Milletvekilleri, Belediye Başkanları, İl-İlçe teşkilat mensupları; parti içi ve hükümet icraatlarıyla alakalı birikmiş ihtilaf mevzularını bir tarafa bırakıp (önemli gördüklerini tehir edip) kenetlenmeliler! ·         Sivil Toplum Kuruluşları, iş çevreleri; iç huzurun ve ekonomik istikrarın bozulmaması için (haklı taleplerini geçici olarak tehir edip) hükümete desteklerini deklare etmelidirler! ·         Milli ve manevi değerlere sahip, Türkiye’nin ve Milletin huzur ve selameti için mücadele sorumluğu taşıyan basın-yayın kuruluşları, haber siteleri, yazar ve sanatçılar, aydınlar; iç ve dış provokatörlerin ekmeğine yağ sürecek söz, yazı ve yayınlardan kaçınmalıdırlar. Ey milli ve manevi değerlerin savunucusu güzel insan! Günlerdir bibergazı, şiddetli su barikatı ve gece soğuğuna rağmen sokaklarda sabahlamayı göze alan insanlarımızı bu hale kimler ve nasıl getirdi? Yakmak ve yıkmak için onların gösterdiği azmi ve gayreti, ihya etme düşüncesinde olan insanlarımız gösteremiyorsa suç kimdedir, bir düşün! “Hacca gideceksen, bir hac yoldaşı ara. İster Hint’li olsun, ister Türk, ister Arap. Şekline, rengine bakma, maksadı ne, ona bak!.” ( Hz. Mevlana) Vesselam… 09.06.2013    

www.giresunaktuel.com’da yazı…

YORUMLAR
Site İçinde Ara

Haftanın Sözü

“Aslan köpeklere baş olursa, köpeklerin her biri kendi karşısındakine aslan kesilir. Eğer aslanlara köpek baş olursa, o aslanların hepsi köpek olur.” (Yusuf Has Hacip)

Namaz Vakitleri
Giresun Hava Durumu
GİRESUN