“Vakıf Şartnamesi”ne Uymayan Sanayi Bölgesi?

“Caminin mumunu yiyen kedinin gözü kör olur” “Vakfa bir çivi çakan abad, bir çivi söken berbat olur.” Atasözü

“Vakıf Şartnamesi”ne  uymayan Sanayi Bölgesi?

“İşte bu benim Ayasofya vakfiyem dolayısıyla kim bu Ayasofya'yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirirse, bir maddesini tebdil ederse, onu iptal veya tecile koşarsa, fasit veya fasık teville veya herhangi bir dalavereyle Ayasofya Camisinin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederse, aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterirlerse ve hatta yardım ederlerse ve kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkarlar camiilikten çıkarırlar ve sahte evrak düzenleyerek mütevelli hakkı gibi şeyler ister yahut onu kendi batıl defterine kaydeder veya yalandan kendi hesaplarına geçirirlerse ifade ediyorum ki huzurunuzda, en büyük haram işlemiş ve günahları kazanmış olurlar! bu sebeple bu vakfiyeyi kim değiştirirse, Allah'ın, Peygamber'in, meleklerin bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen LANETİ ONUN VE ONLARIN ÜZERİNE OLSUN, azapları hafiflemesin onların, haşr gününde yüzlerine bakılmasın Kim bunları işittikten sonra hala bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene olacaktır Allah'ın azabı onlaradır ALLAH İŞİTENDİR, BİLENDİR” (Fatih Sultan Mehmed’in meşhur Vakfiyesi) Vakıf; “kişinin sağlığında maliki olduğu menkul ve gayrimenkul mülkünü veya mülkünün gelirlerini, kullanım yerleri ve şartlarını kendisinin belirlemesiyle, hayır işlerine tahsis edilmesi” olarak tarif edilmektedir. “Literatürde vakıf kuran kişiye vâkıf, vakfedilen mal ve mülke mevkûf, vakfın şartlarını belirleyen belgeye vakfiye, vakıftan yararlanacak kişilere mevkûfun aleyh denilmektedir.”(Mehmet Fatsa - Osmanlı Vakıfları ve Vakıf Eserleri) Ecdadımız vakıf hizmetlerine büyük önem vermiş. Genel olarak bilindiği gibi sadece, han-hamam, cami-medrese, çeşme gibi umumun istifadesine sunulan hayır müesseseleri değil, nerede darda, sıkıntıda  bir insan veya  hayvan var, onlar için dahi vakıflar kurulmuş. Vakıf, hukuki olduğu kadar manevi sorumluluğu da olan bir müessese. Vakıf mallarının yaygın oluşu, haliyle problemleri de beraberinde getirmekte.  Özellikle (eski) vakıf mallarının kullanılmasında “vakıf şartlarına” riayet edilememesi veya vasfı değişen vakıfların el değiştirmesi; günümüzde sıkça rastlanan, kamuoyunda çokça tartışılan ve hatta ihtilaf mevzuu olan hususlardan biri. Giresun İli dahilinde (bilhassa Keşap İlçesinde) bir hayli “vakıf” arazileri bulunmakta. Genelde fındık bahçesi olarak kullanılan araziler Vakıflar Bölge Müdürlülüğü eliyle kiraya verilmekte, “yarıcılar” tarafından işletilmekte. Bunlardan biri de Giresun Organize Sanayi Bölgesi arazisi. Giresun Organize Sanayi Bölgesi “vakıf arazisi” üzerine kurulu! OSB arazisi bir vakıftır. Kullanılan arazinin tamamı: 700 dönüm. Vakıf sahibiMerhume “Esmâ Serhat Hatun” Vakıf tarihi: 1857 (aynı vakıf senediyle birlikte toplam 7 parça arazi vakfedilmiş, 6 sı Keşap ilçesi dâhilinde bulunuyor.) İl Özel İdaresi  mezkur araziyi 1995 yılında, Vakıflar Genel Müdürlüğünden (Organize Sanayi Bölgesine tahsis edilmek üzere) satın alıyor. 2000 yılında OSB’ye devrediyor. 700 dönümlük arazinin 340 dönümü fiilen kullanım sahasına ayrılmış, 200 dönüme yakını fındık bahçesi olarak duruyor. Şu anda , (teşvik yasası kapsamında) 34 firmaya ruhsat verilmiş, 18 firma aktif faaliyette, 5 firmanın inşaatı devam ediyor,  7 firma proje safhasında. Mayıs-Haziran/2012 aylarında Doğalgazın bağlanacağı söyleniyor. Diğer vakıf malları gibi, maalesef Organize Sanayi Bölge arazisi de “Vakıf Şartnamesi”ne uygun kullanılmamaktadır. Hem vakıf arazisi kullanacaksın, hem de “Vakıf Şartnamesi”ne riayet etmeyeceksin?! Bu nasıl bir hak ve hukuk anlayışıdır? Adeta “Ben araba kullanır, trafiğe çıkarım ama, trafik kurallarına uymam” demek gibi bir paradoks! Türkiye’de vakıflar 1935 yılında yürürlüğe giren 2762 sayılı  Vakıflar Kanunun koruma altında alınmış, idaresi de Vakıflar Genel Müdürlüğüne bırakılmış. 1935 yılından 2008 yılına kadar (73 yıl) uygulanan 2762 sayılı Vakıflar Kanunun 10. Maddesi :“Tahsis edildikleri maksada göre kullanılmaları kanuna veya amme intizamına uygun olmayan veyahut işe yaramaz bir hale gelen hayrat vakıflar, … mümkün mertebe gayece aynı olan diğer hayrata tahsis edilebileceği gibi bu kabil hayrat ayın veya para ile değiştirilerek elde edilecek ayın veya para dahi aynı suretle diğer hayrata tahsis olunabilir” hükmünü amir iken, 2008 yılında 5737 sayılı kanun ile  2762 sayılı kanun tamamen yürürlükten kaldırılmıştır. 5737 sayılı  Vakıflar Kanununu (Amaç ve işlev değişikliği) md.14: “Vakıfların, vakfiyelerindeki şartların yerine getirilmesine fiilen veya hukuken imkân kalmaması halinde; vakfedenin iradesine aykırı olmamak kaydıyla mazbut vakıflarda Genel Müdürlüğün … teklifi üzerine bu şartları değiştirmeye; hayır şartlarındaki parasal değerleri güncel vakıf gelirlerine uyarlamaya Meclis yetkilidir”. (Hayrat taşınmazların tahsisi) md.16: “Mazbut vakıflara ait hayrat taşınmazlara, Genel Müdürlük tarafından öncelikle vakfiyeleri doğrultusunda işlev verilir… Bu hayrat taşınmazlar; Genel Müdürlükçe işlev verilmek amacıyla, vakfiyesinde yazılı hizmetlerde kullanılmak üzere Genel Müdürlüğün denetiminde onarım ve restorasyon karşılığı kamu kurum ve kuruluşlarına, benzer amaçlı vakıflara veya kamu yararına çalışan derneklere tahsis edilebilir. …Tahsis edilen taşınmaz; ticari bir faaliyette kullanılamaz,tahsise aykırı kullanımın tespiti halinde Genel Müdürlüğün talebi üzerine taşınmaz, bulunduğu yerin mülki amirliğince tahliye edilir.” Yeni düzenleme ile (eski-yeni) bütün vakıflar, maalesef ekonomik birer müesseseye dönüştürülmüş. Vakıfların manevi, hayrat boyutu göz ardı edilmiştir. 16. Maddede,  bir taraftan; “öncelikle vakfiyeleri doğrultusunda işlev verilir” denilirken, diğer taraftan “vakfiyesinde yazılı hizmetlerde kullanılmak üzere Genel Müdürlüğün denetiminde onarım ve restorasyon karşılığı kamu kurum ve kuruluşlarına, benzer amaçlı vakıflara veya kamu yararına çalışan derneklere tahsis edilebilir.” Hükmüne yer verilerek, farklı yorumlara sebebiyet verebilecek bir esneklik getirilmiş olduğu görülmektedir. Ancak,  bilinen bir gerçektir ki, hukuki bir düzenleme, o sahadaki manevi sorumluluğu ortadan kaldırmaz! Bu hususta,  İslam âlimi merhum Ö.N.Bilmen; (Bilmen, IV/353) “Sahih ve lâzım bir vakfın şartlarını, vakfeden bile değiştiremez, tahsis edemez. Çünkü vakıf artık onun mülkiyetinden çıkmıştır. Ancak şartnameye değiştirme şartı koymuşsa değiştirebilir” derken, Prof.DR.Hayrettin Karaman hoca ise; “Halen vakıf olan, nereye vakfedildiği belli olup işlevini yerine getiren vakıflar satılamaz. İşlevini yerine getiremeyen vakıflar satılır, yerine aynı veya benzeri maksatla kullanılacak mal alınır ve vakfedilir” fikrini beyan etmektedir. Ecdadımız vakıf arazisini kullanmaktan, genel de kaçınmıştır. Veya çok hassas davranmıştır. Biliyoruz ki, bir hayli Giresunlu işadamlarımız, bu hassasiyetten dolayı Sanayi Bölgesinden bedava arsaya talip olmamışlardır. İnsanımızı vakıf mallarını kullanmaktan uzak tutan sebepler arasında, muhtemelen yukarıda zikrettiğimiz Fatih Sultan Mehmed’in vakfiyesindeki ağır beddua ifadeleri kadar, - Bir gün vakıf malı olduğunu bildiğin bir topraktan geçecek olursan oradan geçmeden önce ayakkabını çırparak o topraklara gir ki o mala bir pislik bulaşmasın, çıkarken de yine ayakkabını çırp ki vakıf malından bir toz dahi haksız yere üzerine geçmesin.” - “Caminin mumunu yiyen kedinin gözü kör olur: Kendisini büyüten, yetiştiren, besleyen kimsenin veya bir kamu kurumunun (Vakıfların) malına hainlik eden, el uzatan kişi onmaz, cezasını bulur.”  gibi deyimler de etkili olmuştur. Bütün bunlara rağmen,  Orta da fiili bir durum var. Geriye dönüş mümkün değil. Önemli olan bu hale bir çözüm bulmak! Vakıf mallarını kullananlar, (özellikle manevi mes’uliyete inananlar) bu sahada uzman, ehil makam ve şahıslarla istişare ederek, kullandıkları vakfın özel şartnamelerine uygun çözümler üretmelidirler. Organize Sanayi Bölgesinde ne yapılabilir? Sanayi Bölgesinde faaliyette bulunan ve bulunacak olan işadamlarının iştiraki, Müftülük ve Valilik temsilcilerinin katkıları ile ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ VAKFI” kurulmalı. Vakfın gelirleri “Vakıf Şartnamesine” uygun harcanmalı. Umulur ki, hem orada faaliyet gösteren işadamları, hem de idareciler mes’uliyetten kurtulabilirler. ******************* “VAKIF TEMSİLCİLİKLERİ” AÇILMALI ! Vakfın ehemmiyetine binaen, devletçe  1985 yılından beri Vakıflar Haftası kutlanmaktadır. Uzun süre 3 - 9 Aralık tarihleri arasında yapılan kutlamalar 2001 yılından itibaren Mayıs ayının ikinci haftasında kutlanılmaktadır. Devlet bir taraftan, vakıflara fevkalade önem verdiğini vurguluyor.  Ama, gerek vakıfların korunması ve idaresi, gerekse halkın bilgilendirilmesi hususunda idarî zaaf sergileniyor! Adeta vakıflar yurdu Anadolu’nun çoğu vilayetlerinde “Vakıf Temsilcilikleri” dahi bulunmuyor. Her ne kadar, 5737 sayılı kanunun 3. Maddesinde Şube ve Temsilciliklerden bahsedilmesine rağmen, Vakıflar Yönetmeliği’nde; (md.3)  Şube ve Temsilciliklerin yeni vakfa bağlı çalışacak birimler olarak tanımlanmış. Oysa ki,  “Orman İşletmeleri Şeflikleri”, “Karayolları Şeflikleri”  gibi, Vakıflar Bölge Müdürlüklerine bağlı İl ve İlçelerde  “Vakıf Şeflikleri” ve “Vakıf Temsilcilikleri”  devreye sokularak, daha yaygın hizmet verilmesi sağlanmalıdır. Vesselam  

www.giresunaktuel.com’da yazı…

 
YORUMLAR
Site İçinde Ara

Haftanın Sözü

“Aslan köpeklere baş olursa, köpeklerin her biri kendi karşısındakine aslan kesilir. Eğer aslanlara köpek baş olursa, o aslanların hepsi köpek olur.” (Yusuf Has Hacip)

Namaz Vakitleri
Giresun Hava Durumu
GİRESUN