Bizi anlayamayanlara kendimizi anlatabilmek… Bizi anlamak istemeyenleri anlayabilmek!
Anlayanlar nasıl anladı, anlamayanlar niçin anlayamıyor?
Bu mesele, anlatamayanların mı, anlayamayanların mı problemi?
45 yıldır siyasi mücadelenin içinde olan MHP oy potansiyeli % 13-14 (± 2) bandında seyrediyor..
MHP yöneticileri “bizler 45 yıldır bu milletin % 85’inine kendimizi niçin anlatamadık” diye acaba kendilerini hiç sorgulama ihtiyacı hissederler mi?
Keza % 25-26 (± 3) bandında seyreden 91 yıllık CHP’nin de böyle bir derdi yok.
Öyle görülüyor ki CHP’lilerin de bugüne kadar milletin % 75’iyle kucaklaşma, onları anlama ve kendilerini millete anlatma dertleri olmamış.
Ya 12 yılda % 50 bandını yakalamış genç Ak Parti’ye ne demeli?
12 yıldır merkezi ve mahalli idarelerdeki iktidar avantajıyla fevkalade verilen güzel hizmetlerle halkın % 50’sin teveccühünün kazanılması Türk siyasi hayatında örnek gösterilecek, tebrik ve takdir edilecek bir hareket… Peki, bunca hizmetlere rağmen Türkiye seçmeninin diğer % 50’si (bazı bölgelerde % 60-70) acaba Ak Parti’yi niçin anlamadı veya anlayamadı veyahut Ak Parti kendini bu kesime niçin anlatamadı? Bunun sorgulanması gerekmez mi?
12 yıldır Ak Parti’nin hizmetlerini anlamayan veya anlamak istemeyen kesimin bundan sonra Ak Parti’yi anlayabileceğine ihtimal vermek, fazla iyimserlik olur.
Ak Parti bugüne kadar ulaşamadığı veya ikna edemediği %50’lilik kesim içerisinde ancak %10-15’lik bir payı vardır. Bu da, hizmet ve genel politikalarla değil, ikili-birebir münasebetlerle mümkün olabilir.
Muhalefete tahammül edebilmek…
Demokratik sistemin olmazsa olmazı; muhalefettir…
İnsanın olduğu yerde eksiklikler kaçınılmazdır. Nakıs kişiden mükemmel eser meydana gelmez.
Demokrasinin olduğu yerde muhalefet ve eleştiri de olacaktır.
Muhalif eleştiriler siyasi partilerden geldiği gibi, STK’lardan, şahıslardan, gazetecilerden de gelebilir!
Kaldı ki muhalif eleştiriler olmasa iktidarın güzel hizmetlerinin ehemmiyeti anlaşılamaz!
Bu, yaratılış kanunun gereğidir… Âdetullahın hikmeti.
Ölüm ve hayat, gece ve gündüz, ışık ve karanlık, hastalık ve sağlık, iyilik ve kötülük, zalim ve mazlum; bir imtihan vesilesi olarak birlikte yaratılmış… Birinin kıymeti diğerinin varlığıyla anlaşılabiliyor!
Firavunlar, Nemrutlar, Ebu Cehiller, Ebu Lehebler dün olduğu gibi bugün de olacak, yarın da…
Özkökler, Özdallar, Özdiller, Özkulaklar, Özeller, Özayaklar bugün olduğu gibi yarın da olacaktır.
Şeytanı ve askerlerini yok edemeyiz, ama mücadele etmesini bilmeliyiz.
Dikenler elimizi kanatıyorsa, Güle yaklaştık demektir.
Mücadele metodu…
Bizi anlamayan, anlamak istemeyen, bizim gibi düşünmeyenlerle nasıl mücadele etmeliyiz?
Muhatabımız iyi niyetli de olabilir, art niyetli de. Ama birlikte yaşamaya mecbur olduğumuz kişilerle ortak dil geliştirmeliyiz.
Her canlı fıtratının (yaratılışının) gereğini yerine getirir…
Karga kargalığını, akrep akrepliğini yapacaktır. Bülbül de bülbüllüğünü yapmalı.
Her şeyini kaybetmiş, kaybedecek bir şeyi olmayan (hak, hukuk bilmeyen, Allah korkusu olmayan) kişilerin yapamayacağı kötülük yok gibidir.
Sokak eylemcileri veya intihar komandoları belki de böyleleri arasından seçiliyor.
Bu gibilere verilecek maddi cezaların onların ıslahına katkısı pek olmaz.
Ailede, okulda, camide, işyerinde bu eğitime ihtiyacımız var.
Hükümet, sokak eylemcilerinin ve onların tetikçilerinin eğitiminden de sorumlu olduğu düşüncesiyle hareket etmeli.
Sokak eylemlerinde görülen 20-25 yaşlarındaki gençlerin Ak Parti iktidara geldiğinde 10-15 yaşlarda masum yavrular olduğu gerçeği idareci ve eğitimcilerimizi düşündürmeli.
Bugün 10-15 yaşlarındaki gençlerimiz acaba 10-15 yıl sonra sokaklarda polisine taş ve Molotof kokteyli atan mı, yoksa gül veren gençler olarak mı görüntülenecek?
“Aslan köpeklere baş olursa, köpeklerin her biri kendi karşısındakine aslan kesilir. Eğer aslanlara köpek baş olursa, o aslanların hepsi köpek olur.” (Yusuf Has Hacip)