“Askerî” olmadı, “Yargı Vesayeti” verelim!..

“ Nimet içinde iken dostluktan söz açıp, kardeşim! Diyeni dost sayma. Dost, dostunun elini onun perişanlığında, çaresizliğinde tutan kimsedir.” (Şeyh Sadi)

“Askerî” olmadı, “Yargı Vesayeti” verelim!..

İdarî vesayet; her ne kadar “Devleti korumak ve kamu hizmetlerinin tüm ülkede en iyi ve dengeli bir şekilde yerine getirilmesi için Merkezi idarenin mahalli yönetim müesseseleri üzerinde sahip olduğu denetim yetkisi”  olarak tarif edilmiş olsa da… “Vesayet” veya “Vesayet rejimi” denilince bugün “elinde güç bulunan veya güçlü olduklarını zannedenlerin kendilerini atayan ve seçenlere karşı güç gösterileri,  fiilî ve hukukî idarecilerin idarî yetkilerini gasp etme ve yönlendirme teşebbüsleri ve müdahaleleri ” olarak anlaşılmaktadır. Vesayet!..  Ne efsunlu kelimeymiş! Bürokrat ve muhalefet siyasî vesayetten, iktidar bürokratik vesayetten şikâyetçi! Başbakan Erdoğan “Yargı vesayetinden”  şikâyetçi olurken, vatana ihanetten bahsediyor! Demokratik yollarla (seçimle) Ak Parti ile baş edemeyen ve edemeyeceklerini anlayan güçler, yıllardır antidemokratik yollara tevessül ediyorlar. Ergenekon’du, Balyoz’du, Askerî Vesayet’ti derken, Ak Parti kapatılmak istenildi olmadı… Erdoğan’ın şahsına 20’nin üzerinde suikast teşebbüsleri denendi, (Cenab-ı Hakkın lutfuyla) muvaffak olamadılar… 2010 referandumuyla HSYK ve yargıda yapılan değişikliklerle “normale dönüyoruz” diye sevinirken, yeni kumpaslarla karşılaşıldı. HSYK’daki yeni düzenlemeleri “siyasî vesayet” (siyasetin yargıya müdahalesi) olarak yorumlamak isteyenler, yargının siyasete müdahalesini görmediler, görmek istemediler… Ak Parti’yi seçimle iktidardan uzaklaştıramadılar. Askerî Vesayet de olmadı… Şimdi “Yargı Vesayeti” devreye sokulmak isteniyor. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın, mahkemenin 52. Kuruluş yıldönümü törenlerinde (Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve bakanların huzurunda) yaptığı konuşma kafaları karıştırdı, gündemi değiştirdi… Sn. Kılıç’ın konuşmasında dikkat çeken bir-kaç cümle: "- Yargı, siyasi ve ideolojik yapılanmaların hedefinde her zaman ele geçirilmesi gereken bir kale olarak görülmüş, ele geçirenler de kendi vesayet sistemini dayatmanın çabasına düşmüştür… - Bu anlayış ve işgalden kurtulmadıkça bağımsız ve tarafsız bir yargının oluşması hayaldir… - Son dönemde yargı, bu konuyla ilgili 'paralel devlet' ya da 'çete' diye nitelendirilen çok vahim, çok ciddi ve çok ağır suçlamayla karşı karşıyadır. - Yeni bir vesayet sisteminin oluşmasına tanık olduk… - Görevi, maddi gerçekleri ortaya çıkarmak olan yargının karşı karşıya kaldığı bu iddianın adı vicdan yolsuzluğudur…  -Hukuk devletinde mahkemeler, emir ve talimatla çalışmadığı gibi, dostluk ve düşmanlık duyguları ile de yönlendirilemez… - Anayasa Mahkemesi’nin siyasi amaçlarla hareket ettiğini söylemek ya da milli olmamakla suçlamak içeriği ve derinliği olmayan sığ eleştirilerdir. - Bizler, gücün ve şartların etkisiyle gömlek değiştiren bir karakterin sahibi olamayız.” TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın Sn. Kılıç’ın sert mesajlarına verdiği cevaplar tartışmanın vahametini gösterir mahiyette. Sayın Çiçek’in cevabı: -“Evvela üslup yargı makamına yakışan üslup değildi. Kimse oraya azarlanmak için haşlanmak için Tokat yemek için, azarlanmak için gitmedi” - Hukuk zarafettir. Hukukçuların da çok nazik üslupla konuşması gerekirdi. Siyaset nezaket, hukuk zarafettir. Hele hele davet ettiğin misafirine karşı. Gömlek değiştirmek gibi ifadeler, siyasi ifadelerdir.” Sayın Bozdağ’ın cevabı:   -“AYM Başkanının konuşması hukuki değil siyasidir, siyasi polemiklerle doludur.. - AYM başkanı “yasama, yürütme ve yargı vatandaşın sorununu çözmezse biz çözmek üzere hazır bekliyoruz” mesajıyla kuruluş amacı dışında yetki ve görevle donatmaktan öte yasama, yürütme, yargı görevlerini üzerine alan alternatif bir iktidar olarak takdim etmektedir… - Yasama yetkisi, kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak yetkisi TBMM’ye aittir. Bu yetki devredilemez. Anayasa Mahkemesi Başkanı dâhil hiç kimse bu yetkiyi ve görevi sorgulayamaz ve hafife alamaz. - Yürütme ve yargı organları TBMM’nin yaptığı anayasa ve yasalara uymak ve bunları uygulamakla görevlidir. - Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkileri kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve TBMM içtüzüğünün Anayasa’ya şekil ve esas bakımından uygunluğunu denetlemek ve bireysel başvuruları karara bağlamaktır. Anayasa Mahkemesi’nin yasama, yürütme, adli ve idari yargı görevi yoktur. - Dün de yargıdaki vesayetlere karşıydık bugün de karşıyız. Bundan sonra da karşı olmaya devam edeceğiz. 2010 Anayasa değişikliği bu iradenin bir sonucuydu. Yargının arka bahçesi olmaktan çıkarılıp başka bir ideolojiye arka bahçe olsun diye yapılmamıştır.” Sayın Kılıç 13 Mart 2015’te yaş haddinden emekliye ayrılacak. Bu konuşma aynı zamanda Sn. Kılıç’ın mahkemedeki veda konuşması. Sn. Kılıç, yargı mensuplarının emekliye ayrılışlarında “iktidarı suçlayıcı veda konuşması” geleneğini bozmadı!  Oysaki Sn. Kılıç Anayasa Mahkemesinde yıllarca muhafazakâr kesimin temsilcisi olarak tanınmıştı. Güzelde intibalar bırakmıştı. Ak Parti’nin kapatılma davasında da “kapatmaya karşı” duruşuyla biliniyordu. Keşke giderayak böyle bir konuşma yapmamış olsaydı… Yıllarca tek başına verdiği o vakarlı mücadeleci kimliği hafızalardan hiç silinmemiş olsaydı! Bu imtihan dünyasında, kişilerin hayat boyunca neler yaptığı değil, son anlarında neler yaptığı, son nefeslerinde neler söylediği önemli!  Her ne ise… “Hayırlısı!” diyelim… Ancak… Mahalli seçimlerden iktidarın güçlenerek çıkmasıyla Türkiye’nin istikrara kavuştuğu ve halkın ilk defa Cumhurbaşkanını seçeceği seçim hazlıklarının yapıldığı bir ortamda “bu vesayet tartışması da neyin nesi?” denilecek!  Nedense, birileri Türk Milletine huzuru çok görüyor. Ne zaman işler iyiye gitmeye başlasa, huzur ve istikrar emareleri görülse, bir el derhal devreye girip, çomak sokmaya çalışıyor! Lakin son yıllarda, özellikle Ak Parti iktidar döneminde bütün sunî krizler hep Ak Parti’nin lehine neticeler doğurmuştur. Adeta ona “can suyu” gibi gelmiştir.  Bu vesayet tartışması da Cumhurbaşkanlığı seçiminde Ak Parti adayının kazanma şansını artıracak gibi görülüyor.  ***** Bugüne kadar vesayete karşı çıkan ter parti Ak Parti oldu. Özellikle “askeri vesayetin” saf dışı olması Ak Parti sayesinde gerçekleşti. Bütün kurumlardaki vesayetin önlenmesi de Ak Parti’ye nasip olacak gibi görülüyor. Muhalefet partilerinin vesayetçilerin Ak Parti’yi saf dışı edeceği düşüncesiyle olsa gerek, vesayete karşı duruşlarına şahit olmadık. Bundan sonra da o şeref onlara nasip olur mu pek bilinmiyor!  Vesayetin her türlüsüne karşı çıkmalıyız.. Hükümet, halkın %50’sinin üzerinde bir teveccühe mazhar sivil bir iktidar olarak, bürokratik bütün vesayetleri ret ederken… Delegelerin reyleriyle seçilmiş veya Genel Başkanın tensipleriyle şekillenmiş il ve ilçe teşkilat yöneticileri üzerindeki bazı milletvekillerinin vesayetine de karşı çıkmalıdır.  Askerî vesayete hayır!.. Bürokratik vesayete hayır! Milletvekillerinin kendi parti teşkilatları üzerindeki vesayetine de hayır!   ***** Ak Parti bugün iktidar da ise, askerî vesayetin 27 Nisan e-muhtıra denemelerine hükümetin anında dik duruşuna borçludur. Geleceğin güçlü sivil iktidarı ise, yargının bugünkü vesayet zihniyetine fırsat vermemesine ve dik duruşuna muhtaçtır.  Bu vesileyle… -        Sağlıklı bir demokratik yapı, istikrarlı ve huzurlu bir gelecek için; demokrasiden yana olanlar ve vesayetten yana olanlar; iyi tespit edilmeli, saflar belirlenmeli… -       Meclis Başkanı Sn. Cemil Çiçek ve Adalet Bakanı Sn. Bekir Bozdağ’ın tebrik ve takdir-e şayan çıkışları desteklenmeli… -       Sivil Toplum Kuruluşları, saflarını belirlemeli, iktidarı dizayn etmek isteyen güçlerin yarın “kendilerine de hayat hakkı tanımayacağı!” şuuruyla hareket etmeli… -       Mahalli seçimlerde Ak Parti’nin icraatlarına ve icraatlarının devamına vize veren halk; verdikleri vizeyi hükümsüz kılmaya çalışanların oyununu bozmalı; seçtiklerine sahip çıkmalı, seçtiklerinin şahsında kendilerini (millet iradesini) yok saymak isteyenleri de iyi tanımalı… -       Hükümet, yeni hukukî mevzuat çalışmalarında; askeriyeydi, emniyetti, yargıydı demeden bütün bürokratik vesayetin önünü kesecek düzenlemeler yapmalı... -       İyi niyetle, referandumla getirilen (muhalefetin ve bazı kesimlerin ısrarla karşı çıktıkları(!) fakat bugün en fazla o kesimlerin işine yarayan demokratik açılımlar(!) tekrar gözden geçirilmeli!..   Kurunun yanında yaşlar yanmamalı!.. Emniyette, yargıda ve sair kurumlarda “paralelcileri, vesayetçileri ayıklayacağız, temizleyeceğiz” derken, aman dikkat!.. -       İyi niyetli, dürüst, vazifesinin ehli, hizmet aşığı memur ve bürokratlar; harcanmamalı, kaza kurşununa gitmemelidir!.. -       Hele hele paralelciler safında görünmemek için çocuklarını onların dershane ve okullarından alarak büyük fedakârlık gösterenler özellikle ayırt edilmeli ve ödedikleri bedel göz ardı edilmemelidir… -       Paralel yapıyı ret etmesine rağmen, dershane ve okul ücretlerini peşin ödedikleri için çocuklarını eğitim sonuna kadar alamayanlar da “operasyon kurbanları(!) arasına” karıştırılmamalıdır!.. -       Cemaatin esas yükünü çeken, üst katmanlardaki olup-bitenlerden genelde pek haberdar olamayan tabandaki gönül erleri de teşkilatlarını ve arkadaşlarını tekrar gözden geçirmeli, ticari ve bürokratik istikballerini tehlikeye sokacak söz ve eylemlerden kaçınmalıdır…   “Ey Gönül! Bir sürü dostlarının yanında, elbet ki düşmanların da olacak;  Ama imtihan ya bu, onca düşmanın var iken seni dostun vuracak.” (Hz. Mevlana)  Vesselam… 27.04.2014
YORUMLAR
Site İçinde Ara

Haftanın Sözü

“Aslan köpeklere baş olursa, köpeklerin her biri kendi karşısındakine aslan kesilir. Eğer aslanlara köpek baş olursa, o aslanların hepsi köpek olur.” (Yusuf Has Hacip)

Namaz Vakitleri
Giresun Hava Durumu
GİRESUN