Gülen’den Erdoğan’a ince mesajlar!..

“Nefsinin istediğini yapıp da bir de “inşallah” demek Allah’la alay etmektir. Kimi kandırıyorsun?” (Hz. Mevlana)

Gülen’den Erdoğan’a ince mesajlar!..

12 Mart.. 28 Şubat.. 27 Nisan’larımızdan sonra bir de nur topu gibi 17 Aralık’ımız oldu! Siyasi ve ekonomik etkileri değerlendirilirken gözler emniyet ve yargıya çevrildi. ‘Derin Devlet’imize(!)  ‘Paralel Devlet’imiz(!) kardeş geliyormuş! Sevindirici olan siyasi ve ekonomik istikrarın bozulmaması.. Ne idi o, Anayasa kitapçığının fırlatılmasıyla yaşanan krizler?! Demek ki hükümet duruma hâkim.                                                                                                     Çürüklerin ve zararlı maddelerin ayıklandığı yerde, sağlam bir yapıya kavuşurken maddi ve manevi  eksikliklerin olduğu ve olacağı da kesin. 17 Aralık’tan sonraki en önemli gelişmelerden biri; Fethullah Gülen cemaatinin deşifre olması... Kirli operasyonda cemaatin eli yoksa bu telaş neyin nesi? Yarası olmayan niçin rahatsız olsun ki? Bu süreçteki tarihlere dikkat edelim!.. Gerçekler ayrıntılarda gizlidir. 17 Aralık’ta operasyon düğmesine basılıyor.. 21 Aralık’ta Hocaefendinin Beddualı konuşması servis ediliyor.. Fehmi Koru’nun aracı olduğu Cumhurbaşkanına hitaben yazılmış mektubun tarihi 22 Aralık. Bilal Erdoğan’ın ifadeye çağrılma tarihi ise 25 Aralık. Operasyon sonrası hükümet kanadından yapılan sert açıklamalara adeta karşılık verircesine 21 Aralık’ta Beddualı konuşma! Ve bir gün sonra Cumhurbaşkanı ve Başbakana mektup! Operasyon, beddua ve mektup tarihleriyle Koru’nun Cumhurbaşkanı ve Başbakanla görüşme zamanı dikkat çekici değil mi? Koru Kavga rahatsızlığımı dayanılmaz hale dönüştürdüğünde, nasıl bir çıkış yolu düşündüğünü öğrenmek üzere, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le görüştüm önce; ardından da Başbakan Tayyip Erdoğan’la... Ayrı ayrı görüştüğüm Cumhurbaşkanı Gül ile Başbakan Erdoğan’dan, görüşmemiz sona yaklaşırken, üçüncü durağımın Pensilvanya olacağını söylediğimde, yüreklendirici tepkiler aldım. İkisi de “İyi olur” dediler... Fethullah Gülen’e ulaştırmam için herhangi bir mesaj vermediler. Ne ben istedim bunu, ne de onlar “Şunları iletirseniz iyi olur” diye başlayan cümleler kurdular... Başbakan Erdoğan için de ‘dostça’ ifadelerle dolu sözler sarf ediyordu. En fazla bazı gazetelerden ve özellikle sosyal medyada yazılanlardan şikâyetçiydi... Başbakan gibi... Cumhurbaşkanı gibi... En önemlisi, siyasi iklimden konuşurken, “Biz bir yıl önce hangi noktadaysak, bugün de aynı yerdeyiz” demesiydi Hocaefendi’nin... Pazarlık... Şartlar... Bunları akla getirebilecek her sözden uzak durdu görüşmemiz boyunca...” tespitlerini kamuoyuyla paylaşıyor. Yoğun devlet programları arasına (kısa sürede) Koru’nun görüşme talebi sıkıştırıldığına göre mes’ele çok acil ve ehemmiyetli demek ki! Operasyon, beddua, aracı ve mektup!.. Sayın Koru görüşme talebi benden geldi diyor. Mektup tarihi 22 Aralık olduğuna göre Koru’nun devlet ricaliyle görüşmesi 21Aralık’daki beddualı konuşmadan önce olması lazım! Acaba bu görüşme esnasında Hocaefendinin talepleri (özellikle) Başkan tarafından makul karşılanmadı da mı beddualı konuşma ihtiyacı doğdu? Peki mektupta Hocaefendi ne diyor?.. “Özellikle bir kısım medya kuruluşlarında kara propaganda sayılabilecek yayınları sona ererse, dost ve arkadaşlarımın da sükûtu tercih edecekleri kanaatindeyim. Fakir'in de bu meselenin önünü kesmek için elinden geleni yapacağını bilmenizi isterim.” Hani pazarlık ve şart yoktu?.. Bir kısım medya kuruluşlarında kara propaganda sayılabilecek yayınları sona ererse, dost ve arkadaşlarımın da sükûtu tercih edeceklermiş! Yani bir kısım yayın kuruluşlarında kara propaganda devam edecek olursa onlarda susmayıp karşı propagandaya devam edeceklermiş! Bu ifadeler şartlı cümleler değil mi? Yine “Sohbetlerimde tansiyonun düşürülmesi adına dost, muhip ve sevenlerimize itidal tavsiye etmemin faydalı olacağı kanaatime sahip iseniz, bu hususta elimden gelen gayreti ortaya koymaya amadeyim.” İfadelerinde şart yok mu? Devlet ricali itidal tavsiyesinde bulunurlarsa Hocaefendi devreye girecek, böyle bir ricada bulunulmazsa atışlar devam edecek öyle mi? “Kanunların belirlediği vazifeleri yine kanunlar çerçevesinde yerine getiren memurînin sırf belli bir yere nispet edilerek engellendiğini ve hatta süreçle hiçbir ilgisi olmadığı halde yine aynı nispete dayandırılarak tasfiyelerin (daha doğrusu kıyımların) yapıldığını üzüntüyle izlemekteyim.” Diyaloğa her zaman açık bulunduğumuzu, binaenaleyh Zât-ı âlilerinizin ve Sayın Başbakanın ortak tensiplerini tensibimiz sayacağımızı da belirtmek isterim. Bahse konu hususların Sayın Başbakanla da paylaşılmasını arzu ederim. Devlet büyüklerimizin uzatacakları dostluk ellerini mutlaka tutacağımızı, bize karşı samimiyetle atılan her adıma -ilahi ahlaka iktîdaen- on katıyla mukabelede bulunacağımıza, arkadaşlarımıza, dostlarımıza ve sevenlerimize itidal tavsiye ederek huzurun temini adına elimizden geleni yapmaya çalışacağımızı ve her zaman sulhun takipçisi/destekçisi olacağımızı arz ederim.” Sizler “hırsızı görmeden hırsızı yakalayanın üzerine gidenler, cinayeti görmeyip de masum insanlara cürüm atmak suretiyle onları karalamaya çalışanlar.. Allah onların evlerine ateşler salsın, yuvalarını yıksın, birliklerini bozsun, duygularını sinelerinde bıraksın, önlerini kessin, bir şey olmaya imkân vermesin” dedikten sonra hem özür dileyemeyecek, hem de hükümetin bazı tayinlerini kıyım olarak vasıflandıracak ve devlet büyükleri bir adım atarsa 10 adım atacağınızı söyleyerek kendinizi devlet ricalinin üzerinde göreceksiniz! Ve de hükümetin memur tayinlerinden sonra başbakanı direk muhatap olmak istemeyip Cumhurbaşkanı üzerinden başbakana gönderme yapacaksınız! Sonra da diyaloga açık olduğunuzdan bahsedeceksiniz! Bir adım atana 10 adım atmak! Kimler bir adıma 10 adımla mukabelede bulunur? Güçlüler mi, zayıflar mı? Bu nasıl bir nezaket ve diyalog anlayışıdır? Kaldı ki Hocaefendinin Tansu Çiller’e başbakan iken daha farklı bir nezaket sergilediği biliniyor. Zaman gazetesi kurucularından Alaaddin Kaya Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonuna verdiği ifadesinde diyor ki: “..görüşmelerin birisinde Sayın Gülen’le Sayın Başbakanımız Tansu Çiller beraberken yanlarında bulundum. Bu görüşmede Sayın Gülen kendisinde bulunan bazı bilgi, belgeleri kendisine vermek istedi ve dedi ki “Bakın, bazı yanlışlar oluyor, bazı sıkıntılar oluyor, bazı hareketlenmeler var.” Bunu daha söylemeye fırsat vermeden Tansu Hanım’ın şu ifadesi oldu Sayın Gülen’e “Lütfen, dengeli olalım Hocam.” dedi. Hoca Efendi şaşırdı, yani ne yapacağını şaşırdı ve dosyaları topladı ve çıktı dışarıya...” Keza Hocaefendi 1995 yılında Sabah gazetesinde N.Akman ile yaptığı röportajda diyor ki: Bizde ananevi olarak devlet büyüklerine karşı bir saygı vardır. Hatta kendisine de dedim, 'Sizin bütün icraatlarınızı tasvip etmiyor da olabilirim. Bu ayrı bir meseledir. Fakat ananevi olarak devlet büyüklerimiz bizi çağırırlarsa kalkıp gidebiliriz de' Bu onlara karşı saygının ifadesidir. Bunca insanın seçtiği bir insana ben saygılı olmazsam teba da bana saygılı olmaz.” Peki, başbakan Tansu Çiller Hanımefendi olunca “Lütfen, dengeli olalım Hocam.” İkazına başüstüne deyip geri çekileceksiniz, Tansu Hanımın davetine icabeti onlara karşı bir saygının ifadesi görecek ve “Bunca insanın seçtiği bir insana ben saygılı olmazsam teba da bana saygılı olmaz.” diyeceksiniz, fakat başbakan R.Tayyip Erdoğan olunca; beddualı göndermeler yapacaksınız, mektupta dahi kendilerini muhatap almak istemeyeceksiniz! Acaba bu saygılı(!) tavır tebaya nasıl anlatılacak ve teba bunu nasıl karşılayacak? Koru’ya dikkat!.. Bundan böyle Fehmi Koru’nun yazıları ve konuşmaları başka bir gözle takip edilecektir. Koru bir şey yazdığında ve konuştuğunda, acaba ‘bu fikirler kime ait’ diye sorgulanacaktır. Cumhurbaşkanı ve başbakandan randevu almakta sıkıntı çekenler bundan böyle herhalde Koru’nun kapısını çalacaktır! Vatana, millete hayırlı olsun! Cemaate gönül verenler dikkat!.. Bir zamanlar cemaat üyesi olmak prim yapıyordu. Gerçek cemaat taraftarları olduğu gibi konjonktür gereği (primden istifade etmek için) cemaatten gözükenler de vardı. Bugünlerde ise cemaat gemisini ilk terk edenler bunlar olacaktır. ‘Aman beni cemaatten zannetmesinler, onların safında gözükmek bana zarar vermesin’ diyenler gemiyi terk için sıraya girecektir. Siz, siz olun, haktan ve adaletten ayrılmayın.. Gerçeği araştırın.. Cenab-ı Hak daima doğruların yardımcısıdır. Öyle görülüyor ki, bu operasyonun hem iktidar hem de cemaat kanadında samimi teşkilat ve cemaat taraftarlarının belirlenmesine vesile olması gibi bir güzelliği de olacaktır!   “Düşmanlarınla düşüp kalkan dosttan vazgeç.” (Şeyh Sadî Şirazî) Vesselam… 12.01.2014
YORUMLAR
Site İçinde Ara

Haftanın Sözü

“Aslan köpeklere baş olursa, köpeklerin her biri kendi karşısındakine aslan kesilir. Eğer aslanlara köpek baş olursa, o aslanların hepsi köpek olur.” (Yusuf Has Hacip)

Namaz Vakitleri
Giresun Hava Durumu
GİRESUN