SGK’ da Zamanaşımı Yok mu?

‘‘Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu Gelir de adl-i İlahi sorar Ömer’den onu”

SGK’ da Zamanaşımı yok mu?     

Zamanaşımı; “alacağın doğumunu takip eden ve kanunla belirlenmiş süre içinde alacaklının alacağını istememesi sebebiyle alacak hakkını isteme ve dava açma hakkının ortadan kalkması” diye tarif edilebilir… Borçlar kanununa göre zamanaşımı süresi (en fazla) 10 yıl olarak belirlenmiş olmasına rağmen, Giresun SGK İl Müdürlüğü 12 yıllık prim alacağı için tebligat çıkartabiliyor!  Önce hakkı teslim edelim; Giresun Sosyal Güvenlik Kurumu İl Müdürlüğü güzel hizmet üretiyor. Özellikle geçmiş yılların ihmalkârlığını telafi etmeye çalışıyor.10-15 yıl önceki idarecilerin ve personelin ihmal ettiği çalışmaları tamamlamaya çalışıyorlar. Kurumun mevcut idarecilerini ve personelini bu gayretlerinden dolayı (belki devlet ve kurum adına) tebrik etmek gerekir.  Ancak vatandaşın mağduriyetine sebebiyet verilmesinin vebali ve hukuki sorumluluğu ayrıca değerlendirilmeli ve sorgulanmalıdır! Mesela 12 yıl öncesine ait prim alacakları için vatandaşa tebligat düzenlenmesini nasıl yorumlamak lazım? Belki, “devletin alacağı var. Zamanında isteyememişiz. Geçte olsa istemezsek, vazifemizi ihmalden sorumlu olabiliriz” diye, zamanaşımını nazara almadan, tebligat çıkarılmış olabilir!    Böyle bir uygulamanın maddi ve manevi sorumluluğu ağır olsa gerek!:
  • ·         Zamanaşımına uğramış borç için yapılan tebligatlara vatandaşın dava açması sonunda, kurumun ödemek zorunda kalacağı (avukatlık ücreti dâhil) dava masraflarının sorumluluğunu kim taşıyacak? Gayri adil bir işlemden dolayı kurumu zarara uğratanlardan bunun hesabı sorulmaz mı?
  • ·         Mağdur edilip madden ve manen sıkıntıya düşürülen vatandaşın vebalini yetkililer nasıl yüklenebilecekler?
 Ödeme sıkıntısı içinde olup da borcunu zamanında ödeyemeyenler olabileceği gibi, unutarak ve ihmalkârlık neticesi ödenmemiş küçük çaplı borçlar da olabilir. Hatta işveren yanında çalışan (art niyetli) personeller ile vekâleten iş görenlerin (!) işverenlerden alıp da kuruma yatırmamış oldukları prim borçları da olabilir!  Mesela bir mükellefe; 2000 yılına ait 50 TL’lık prim borcu için toplam 600 TL borç tebligatı gönderilmiş. Öyle görülüyor ki bu, iyi niyetli bir kişi. Borç; muhtemelen ya noksan ödeme, ya da unutma neticesi kalmış! Kişi art niyetli olsa 50 değil daha fazla borç bırakırdı! Bu ve bunun gibi mükelleflere zamanında tebligat yapılmış olsaydı belki “SSK borç yapılandırmasından” istifade edebilme imkânı olabilecekti! Gecikmiş tebligat, hem kurumun zararına hem de mükellefin mağduriyetine sebebiyet vermiş bulunmaktadır.  Bilindiği üzere,13.02.2011 tarihinde yayınlanan 6111 sayılı kanun ile (SSK yapılandırılmasında); 2010 yılı Kasım ayı ve önceki aylara ilişkin olup da tahakkuk ettiği halde ödenmemiş olan sigorta prim borçlarının “gecikme cezası ve gecikme zammı gibi fer’i alacakların tamamına” af getirilmişti. Kurumun tarafından zamanında tahakkukun tebliğ edilmemesi –velev ki- gerçek borçluda olsalar, kişilerin mağduriyetine sebebiyet verdiği görülmektedir. Zaman aşımı süresi en fazla 10 yıl olduğu için, 10 yılını doldurmuş evraklar genelde vatandaş nezdinde muhafaza edilmez. Fuzuli yer işgal etmesin diye imha edilir. Çünkü hukuken evrakları saklamanın hiçbir anlamı yoktur. İstenen prim borcu zamanında kuruma yatırılmış olsa dahi ispat edebilme imkânı olamayacaktır…  “12 yıl öncesine ait evraklarımı bulamıyorum. Velev ki unutulmuş bir borç olsa bile zaman aşımına uğramış, haliyle borcun düşmüş olması gerekmez mi?” diye, kurum yetkililerine gidildiğinde; “prim aslı olan 50 TL öde, faizler için belki af çıkar” ifadesi ile karşılaşılıyor…  Hem zamanaşımı gözetilmeksizin, bilerek tebligat çıkarılıyor, hem de “tamamını ödeyemeseniz de kısmen ödeme yapın, sonra belki af çıkar” gibi aldatıcı ifadelerle vatandaş yanıltılıp zamanaşımı süresi kesilmeye çalışılıyor!  Bilindiği üzere, zamanaşımı geçmiş borçlar için kısmen ödeme yapmak veya teminat göstermek, zaman aşımını kesmektedir. Vatandaş bunu bilememiş olabilir. Ama kurum yetkililerinin bunu bilmiyor olması düşünülemez. Hukuk devletinde ceza, hukuk çerçevesinde verilmeli. Devlet kurumları “Devlet adına”hareket ederler… Bizler inanırız ki Devlet vatandaşını aldatmaz… Devlet vatandaşına hile yapmaz…  10 yıllık zaman zarfında vatandaşa borcunu tebliğ edebilecek bir çalışma yapmayan personelin ihmalkârlığının ve kusurunun faturası vatandaşa kesilmeye çalışılıyor! Oysa ki devlet personelinin kusuru vatandaşa fatura edilmemelidir. Böyle bir işlemin belki hukuka uygun olduğu söylenebilir. Yani böyle bir işlem için mevcut hukukumuzda bir suç tarifi yapılmamış olabilir. Ya hakka ve adalete uygun olduğu söylenebilir mi?  Sigorta primlerinde zamanaşımı süresi: Sigorta prim alacaklarının tahsilinde farklı tarihlere göre, farklı zamanaşımı süreleri uygulaması mevcuttur; 1-    08.12.1993 tarihinden önceki dönem: 8.12.1993 tarihinden önceye ait prim ve gecikme zamları;  Borçlar Kanunu’nun 128. maddesine göre 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. 2-     08.12.1993-05.07.2004 tarihleri arasındaki dönem: Bu döneme ait prim borçlarının tahsilinde dikkate alınacak zamanaşımı süresi 6183 sayılı Kanun’un 102. maddesinde yer alan hükümlere göre 5 yıldır. 3-    05.07.2004 tarihinden sonraki dönem: Bu tarihten itibaren prim borçlarının tahsilinde zamanaşımı süresi tekrar 10 yıla çıkarılmıştır. Dolayısıyla 12 yıl öncesi bir prim borcu için kurumun alacak takibinde bulunmasının hiçbir hukuki ve maddi delili bulunmamaktadır. Şayet bu uygulamaya dur denilmezse, emsal teşkil edebilir, haksız uygulamaların önüne geçilemeyebilir! 10 yıllık zamanaşımını göz önüne alarak çoğu vatandaş SSK evraklarını imha etmiş olabilir. Gerçekten borcu olmadığı halde  (şu veya bu sebeple) 10 yılı aşmış dönemler için zuhulen “borç tebligatı” gönderilen vatandaş, elinde belge olamayacağı için ispat edemeyecektir. Yanlış anlaşılmalara sebebiyet vermemek için bir hususun iyi anlaşılması lazım:
  • ·         Sosyal Sigorta Kurumu alacaklarında değil 5-10 yıl, 20 yıl öncesine ait de olsa yapılan tebligat hukuken suç teşkil etmez.
  • ·         20 yıl öncesine ait de olsa, borçlunun kendi iradesi ile kuruma yapacağı ödeme kabul edilir. İade hakkı doğmaz.
  • ·         20 yıl öncesine ait bir borç için yapılan tebligata, zamanında itiraz edilmez veya teminat gösterilirse; borç kabullenilmiş sayılır.
  • ·         Zamanaşımı; ancak mahkeme kararı olursa borcu düşürür.
 Çözüm nedir? Neler yapılabilir?
  • ·         Gelen tebligatlara bağlı olarak ödeme yapmış ve teminat göstermiş vatandaşların, zamanaşımına uğrayan borcunun iade edilebilmesi için hukuki düzenleme yapılmalıdır. Çünkü zamanaşımı geçmiş dahi olsa yapılan ödemenin iadesi bugünkü mevzuata göre mümkün değildir.
  • ·         3-5 ihmalkâr personelin kusuru, iyi niyetle çalışan diğer personele de fatura edilmemeli. Kurum ve diğer personeller zan altında bırakılmamalı. Zamanında tebligat yapmayarak (hem kurumu zan altında bırakan, hem de mükelleflerin mağduriyetine sebebiyet veren) geçmiş kurum idarecileri ve personelleri tespit edilip –varsa- kurum alacakları onlardan talep edilmelidir.
  • ·         Çok net zamanaşımı karşısında Kurum aleyhine mahkeme masraflarının artmaması için, yeni tebligatların gönderilmemesi gerekir. Bakanlık yetkililerince bir düzenleme yapılabilir…
  • ·         Ticaret Odası ve Esnaf odaları üyelerini, Muhasebeciler ve Mali Müşavirler mükelleflerini yönlendirmeli; ödeme tebligatı alan vatandaşlarımız hiç ödeme yapmadan ve ödeme emrine teminat göstermeden mahkemeye itiraz etmelidirler…  
Netice itibariyle vatandaşın mağdur olmaması ve SGK’nın mahkeme masrafları ile zarara uğramaması için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkilileri, Milletvekilleri, Ticaret Odası, Esnaf Dernekleri, SMMM Odası; bütün ilgili ve yetkilileri acilen devreye girmelidirler… Bazı siyasetçilerimizin ve bürokratlarımızın çok sevdikleri ve idarecilerin sorumluluk anlayışını vurgulamak için sık kullandıkları bir vecize: “Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu, Gelir de adl-i İlahi sorar Ömer’den onu”  Acaba bir bürokratın veya personelin yanlış uygulaması neticesi mağdur olan vatandaşı da sorar mı? Adl-i İlahibugünkü “Ömerler”den! Yoksa bugünkü vatandaş, dünün koyun’u kadar önemli değil mi? Denilir!..  Bu vesile ile bugünün “Ömerleri” konumunda bulunan –hukuki olduğu kadar manevi sorumluluk hissi de taşıyan- idareci ve bürokratlarımıza Mehmed Akif’in şiirine mevzu olan Hz. Ömer’in kıssasını tekrar hatırlatmak isteriz… Makamlar idarecilerimize aslında birer emanettir. Ahzab suresinin 72. Ayetinin tefsirinde merhum ELMALILI diyor ki: “Başkalarının haklarının yüklenmek manasını ifade eden emanet; ifa edildiği takdirde sonuçları çok büyük bir keramet olduğu gibi, yerine getirilmediği takdirde de hıyanet ve tazmin etmek cezası ile büyük bir rüsvaylıktır, rezalettir.” “Bil ki halkın malı; canı-kanı demektir. Çünkü mal güçlekuvvetle, çalışmayla elde edilir   (Mesnevi)   Vesselam… 04.03.12  

www.giresunaktuel.com’da yazı…

YORUMLAR
Site İçinde Ara

Haftanın Sözü

“Aslan köpeklere baş olursa, köpeklerin her biri kendi karşısındakine aslan kesilir. Eğer aslanlara köpek baş olursa, o aslanların hepsi köpek olur.” (Yusuf Has Hacip)

Namaz Vakitleri
Giresun Hava Durumu
GİRESUN